14 Aralık 2012 Cuma

Uyuyana Kadar





Dün akşamüstü başladığım Uyuyana Kadar' ı gece 01.30'da hala elimden bırakamamıştım.

Hızla, son sayfasına kadar heyecan ve merakla okundu üstelik hayal kırıklığına uğratmayan bir sonla bitti. Bu özellikler benim açımdan bir kitabı sevmek için yeterli.

Hikaye amnezi sebebiyle her sabah yıllar öncesine uyandığını zanneden Christine, kocası Ben ve ona yardım eden doktor Nash ile ilerliyor. Ana karakter sürekli unuttuğu için okurken tetikte olup ayrıntıları hatırlamak zorunda hissettiriyor. Christine unutsa da ara ara hatırladığı şeyleri bir araya getirip gerçeğe ulaşmaya çalışıyorsunuz bu da son sayfaya kadar dikkatinizi ve gerilimi yukarıda tutuyor.

376 sayfalık bu kitap Doğan Yayıncılık'tan çıkmış, fiyatı 18 TL. Yazarı S.J. Watson bir roman yazma kursu sonrası bu ilk romanını yazmış, ciddi bir satış rakamına ulaşıp ödüller almış.

Keyifle okuduğum bir kitap oldu, tavsiye ederim.

(Benim gibi ilk iş kitabın orijinal adına bakma huyu olanlar için not: Before I Go to Sleep)

6 Kasım 2012 Salı

Kar Kokusu - Ahmet Ümit



Kar Kokusu' nda güzel bir kapak, güzel bir isim, sevilen bir yazar bir arada. Sıcacık kahvemi alıp okumalık bir hali var. Üstelik kitap Rusya'da geçiyor; Kristin Hannah' nın pek meşhur olmayan Kış Bahçesi kitabını okuduğumdan beri hayalimdeki Rusya daha da masalsı, daha da farklı. Buraya kadar herşey pek güzel. Ama...

Konusu, başta pek de ilgimi çekmedi. 80li yıllarda TKP'nin Rusya' ya gönderdiği bir grup genç, başka ülkelerden gelen koministlerle birlikte eğitiliyor, bu sırada grubun içinde bir köstebek olduğunun öğrenilmesi ve yaşanan cinayetlerle ortalık karışıyor.

İstiyorum ki cinayetler işlensin, katil aransın, sayfalarca ipucu yakalamaya ve katilin kim olduğunu bulmaya çalışayım ki kitap beni meraklandırsın, heyecanlandırsın, kendine bağlasın. Ve en önemlisi öyle bir sonla bitsin ki arka kapağı kapattığımda bir an durup olay örgüsünü baştan düşünmeme sebep olsun.

Kar Kokusu' nda cinayet işleniyor ve katil aranıyor ama bir türlü etkileyici ipuçları gelmiyor, son bölümlere gelene kadar zanlıların isimleri ve hikayelerini birbirine karıştırıyorum, arada anlatılan hikayeler ve yaşam öyküleri bir türlü beni sarmıyor.

"Kesin gözden kaçırdığım bir şey var, bu kadar basit olamaz" diye diye son sayfayı da okuyorum ve kitap sürprizsiz bir şekilde bitiyor.

Okuduğuma pişmanım diyemeyeceğim ama maalesef Ahmet Ümit ile bir arada hatırlamak istediğim bir kitap değil.

Son olarak okumayı düşünenler için bir hatırlatma: Ahmet Ümit bu kitapta anlatılan ortamlarda birebir yaşamış, kendi deneyimlerine ve gençliğinde eğitim aldığı Rusya'daki eğitim merkezinde gördüklerine-hissettiklerine dayanarak yazmış.

19 Mart 2012 Pazartesi

Duyguların Rengi - The Help


Eğer bir filmin kitabı varsa filmi izlemeden önce mutlaka kitabı okumaya çalışırım. "Hiçbir film , ne kadar iyi çekilmiş olursa olsun, kitabın tadını veremiyor" diye düşünüyorum ve beni yanıltan bir örnek gelmiyor aklıma. Ama sanırım ilk defa bu kitap-film ikilisi fikrimi değiştirecek.

Arka kapaktak "Renkler farklı olsa da duygular hep aynıdır" cümlesi bu kitabı en güzel anlatatan cümle. Hikaye 1960lı yıllarda Missisipi'de geçiyor. Karakterlerin kendi ağzından o dönemdeki sosyal statüleri, siyahilerin toplumdaki yerini daha doğrusu yersizliğini ve dışarı atılmışlığını dinliyoruz. Tüm önemli karakterler kadın ve olayları hep kadın bakış açısıyla okuyorz, bu da bana erkek okurların bu kitaptan daha kolay sıkılabileceğini düşündürüyor.

Konu fazlasıyla bilindik ve o dönemler hakkında yazılmış bir çok kitap, çekilmiş bir çok film var. O yüzden bir okur olarak öncekilerden farklı, beni cezbedecek olaylar ya da karakterler bekledim. Ama maalesef kendi adıma bu kitapta beklediğimi bulamadım.



Filmde özellikle oyuncu-karakter eşleşmesi çok başarılı gibi görünüyor, kitaptan alamadığım keyfi filmden almayı umuyorum. Bakalım "Her zaman kitap filmden güzeldir" düşüncemi yıkabilecek mi?